icraya vermesin diye avukata verdim

          Elimdeki kağıtta yazan adrese baktım, avukat bürosunun kapısının üzerindeki isimle karşılaştırdım. Sonunda bulabilmiştim. Bir saattir ev kirasını ödemediğim için ihtarname gönderen avukatın bürosunu arıyordum. Sinirden ellerim, yorgunluktan dizlerim titremeye başlamıştı artık…Kapıyı açıp içeri girdim. Ufak tefek bir kız bilgisayardan başını kaldırıp soran gözlerle bana baktı. Telefonda konuştuğum sekreteri olmalıydı. Hiç konuşmadan hışımla yanından geçip avukatın odasına yöneldim. Kız telaşla arkamdan seğirtirken ben kapıyı açıp içeriye daldım.Avukat Kenan diye gözümde canlandırdığım kelli felli, şişko, pislik tip yerine, masasında oturan gür siyah saçlı, mavi gözleri boncuk gibi hayretle bana bakan, sert hatlı, artist gibi yakışıklı pisliğe yöneldim. Hararetli bir tartışmanın ortasına düşmüştüm sanırım, masanın önündeki koltuklarda oturan iki adamın da, avukatın da masanın üstündeki bir dosyaya eğilmiş vaziyette olduklarını, tartışmalarını böldüğümü son anda fark ettim. Arkamdan gelen kızın kolumu çekiştirmesine de aldırmadım, duramazdım artık… Öfkeyle makineli tüfek gibi saydırmaya başladım,– “Kenan bey, size telefonda halimi anlattım. Kocam altı aydır ortada yok, hasta annesiyle beni tek başıma bıraktı, iş arıyorum, bulunca kirayı en kısa sürede öderim dedim. Ama sizden anlayış beklerken, tam aksine bana ihtarname göndermişsiniz.”  İki metrelik boyuyla oturduğu yerden kalkıp,– “Küçük hanım, müvekkilimin kesin talimatı var…” diye başlayan avukatın lafını kestim. Çantamdan çıkardığım zarfı masanın üzerine attım.– “Bakın, bu zarfın içinde 500 lira var. Yeni başladığım, köle gibi çalıştığım işimden avans çektim. Olduğu gibi size getirdim. Gerisini de öderim. Artık ne yaparsanız yapın, isterseniz bekleyin, isterseniz icraya verin. Benim daha fazla dayanacak halim kalmadı.”Sinirden ne yaptığımı bilmiyordum, öfke doluydum. Her şeye, hayata, beni borçlarla, alacaklılarla baş başa bırakıp giden kocama, evdeki hasta kayınvaldeme, ev sahibine, evsahibinin -onca öfkenin içinde ne kadar yakışıklı olduğunun farkına varabildiğim-  pislik avukatına… Gözlerime yaş dolduğundan bulanık görüyordum avukatı ve diğerlerini… Avukat tekrar,– “Küçük hanım, bakın…” diye başladı ama ben dinlemedim artık…Biraz daha kalırsam bu yabancıların içinde ağlamaktan, kriz geçirip kendimi kaybetmekten korkuyordum. Geri döndüm, hızla çıkacaktım ki, kapının yanındaki etajerde duran, odaya girerken görmediğim, onlarca kırmızı gülle dolu vazoya takıldı gözlerim… Kırmızı güller… En sevdiğim çiçek… Öyle güzel görünüyorlardı ki… Başımı yana çevirip avukata hitaben sesim titreyerek,– “Adım Gül benim…” dedim. “Ne küçükhanım, ne batakçının karısı, ne de bir icra dosyasıyım… İnsanım ben… Gül benim adım…”Sonra da kapıyı açıp çıktım, büroyu ve iş merkezini koşar adım terk ettim. Yaşlar yanaklarımdan akmaya başlamıştı artık… Deniz kenarında boş bir banka oturup içimi çeke çeke ağlamaya başladım.22 yaşında, genç, güzel, manken gibi vücudumla herkesi kendine baktıran ben, kadersizliğime ağlıyordum işte… 20 yaşımda kaçarak evlendiğim hayırsız kocamla birbuçuk yıl evli kalabilmiştim. Sonradan öğrendiğim kumar illeti ve borçları yüzünden bizim aşk evliliğimiz çok kısa zamanda cehenneme dönmüştü.Evden kaçtığım için ailem beni silmişti, her şeyi bırakıp aileme, memleketime gidemiyordum. Utanıyordum, yüzüm tutmuyordu. Kocamın annesi hastaydı. Benden başka bakacak kimse yoktu. Evlenmek için üniversiteyi bırakmıştım, diplomam yoktu, okuduğum için meslek edinmemiştim, iş bulmakta zorlanıyordum.Gelip geçenlerin, özellikle erkeklerin ısrarlı bakışları beni kendime getirdi. Alışveriş merkezinde bulunan işyerimde giymek zorunda olduğum mini eteğim iyice sıyrılmış, elimdeki minik çanta kapatmakta yetersiz kalıyor, magandaların da sağımda solumda dolaşmalarına neden oluyordu. Daracık beyaz ince askılı bluzumun dekoltesi de aç gözlerine ayrı bir malzeme oluşturmuş vaziyetteydi. Saldırıya uğramak istemiyorsam kalkmalıydım. Kalktım, bir iki laf atmaya ters bakışlarla cevap vererek kaçtım oradan…Lütfen otobüs kalabalık olmasın diye dua ederek durağa gittim ama her zamanki gibi yükünü alan otobüse zorlukla binebildim. Bu kez de lanet listeme sağımdan solumdan orasını burasını kalçalarıma değdirenleri, geçerken bacaklarımı elleyenleri eklemiş vaziyette yolculuk yapmak zorunda kaldım. Her zamanki gibi rezalet çıkmasın diye sesimi çıkaramıyor, hafifçe sağa sola kaçınarak fordçuları savuşturmaya çalışıyordum.Sonunda mücadeleyi bıraktım ben de… Gözlerim daldı. Avukat geldi aklıma… Mavi gözleriyle bana bakışı… Nasıl bakıyordu öyle… Acıma mı vardı, erkekçe bir beğeni mi, bir baba korumacılığı mı? Çözemedim. Sonra beni önünde minicik bir kız gibi bırakan iri, kaslı gövdesi… Kollarını sıvadığı markalı mavi gömleğinden belli olan geniş omuzları, kıllı kolları, uzun parmakları… Gözlerimi kapadım, kendimi onun kollarında hayal ettim.Az değil, tam altı aydır kocamla görüşmek bir yana, haber dahi alamıyordum. Kavgalar, kumar tartışmaları bitmişti o olmadığı için ama, evlenmeden önce flört döneminde bekaretimi verdiğim kocam ve zirveleri zorlayan tutkulu orgazmlarla tanışan bedenim bir anda ateşli sevişmelerden, okşanmalardan, öpüşmelerden, sarılıp sarmalanmalardan, sabahlara dek süren seks seanslarından yoksun kalmıştı.Tüm yaşadığım zorluklar, mücadelelere rağmen, gece yatağımda kendimle baş başa kaldığımda hasret kaldığım sevişmelerin hayaliyle kıvranıyordum uykusuz saatler boyu… Erotik rüyalarımda, gündüz beni taciz etti antalya escort
diye terslediğim yakışıklılarla sevişirken görüp duruyordum hep kendimi…Çok iyi biliyordum ki, yakışıklı avukatı da, şu anda arkamdan sertliğini kalçama dayayıp duran ter kokulu palabıyık herifi de, yandan her sarsıntıda kalçasını bana değdirip duran genç oğlanı da bu gece rüyamda görecektim… Ve yine çok iyi biliyordum ki, külodum sırılsıklam olmuş durumdaydı.Biraz daha bu şekilde kalacak olursam boşalmam kaçınılmazdı. Arka sahanlıkta ayakta durup yukarıdaki halkaya parmak ucumda uzanarak tutunmaya çalışırken, mini eteğim iyice yukarıya sıyrılmış, iyice kısalmıştı. Adeta asılı kalmıştım halkanın ucunda… Her sallantıda öne arkaya, sağa sola gidip geliyordum istemsizce ve eminim etrafımı çevirenlerin çok hoşuna gidiyordu bu durumum… Arkamdan dayayan palanın elini çoraplı bacaklarımda hissettiğimdeyse ürperdim. Çaktırmadan elini atmış cüretkarca okşuyordu azgın herif…Tam o anda otobüs evimden bir önceki durakta durup kapılarını açtı… İnenler indi, tam kapanmak üzereydi ki, ani bir kararla kendimi aşağı atıverdim. Hemen arkamdan kapılar kapanıp içindeki zontalarla beraber hareket etti otobüs… Üstüme başıma çeki düzen verip eve doğru yürüdüm. Kirası ödenmeyen, içinde yatalak hasta, hayata küsmüş kayınvalidemin, mutsuzluğun beni beklediği sessiz eve…Gece bir kelime bile konuşmayan hasta kadına yemeğini verip ilaçlarını içirdim. Kendim de bir iki lokma yiyerek yattım. Uyku tutmuyordu bir türlü… Koca yatakta yapayalnız, dönüp durdum dakikalarca…Sonunda dayanamadım, üstümde ne varsa soyunup elimi apışarama götürüp okşadım, okşadım… Şişmiş dudakları ikiye ayırıp parmağımın ucuyla klitorisimi uyararak orgazma ulaştım. Ancak ondan sonra yorgun, çıplak bedenimi uykuya teslim ettim.Ertesi gün mesai bitiminde çiçekçinin elemanı koca bir demet kırmızı gülle yanıma geldi. Yanında bir zarfla beraber teslim etti. Üstünde avukatın kartı vardı. Arkasında“Gül,Sizin kadar güzel değiller ama umarım bu Güller kendimi affettirebilir”  yazıyordu.Yanındaki zarfı merakla açtığımda şaşırıp kaldım. Bana gelen ihtarnamenin aslı yırtılıp dört parçaya ayrılmış, bir gün önce avukata verdiğim para zarfı da açılmamış vaziyette, ikisi bir zarfın içine konulmuştu.Ne yapacağımı şaşırdım, kalakaldım. Kalbim sevinç içindeydi. Avukatın gönderdiği çiçekler gururumu okşamış, bayılmıştım hatta… Beynimin içindeyse öfke vardı. Ne zannediyordu bu adam beni? Parayla satın alabileceği bir orospu mu?Zıt duygular birbiri ardına uçuşuyordu. Sonunda öfke galip geldi. Gülleri bırakıp zarfı aldım. Diğer kızların kikirdeşmelerini, meraklı sorularını savuşturup çıktım iş yerinden, doğru avukatın bürosunun yolunu tuttum.İş merkezinin kapısından girerken mesai saati sona eren çalışanlar da dışarıya çıkıyordu. Öyle sinirliydim ki, avukatın  bu saatte bürosunda olup olmayacağı sorusu son anda aklıma geldi. Şansımı denemeye karar verdim.Büronun olduğu katta kimseler kalmamıştı gerçekten de… Kapısını ittiğimde açıldı. Dün beni engellemeye kalkan sekreter kız masasında yoktu, içerideki odadan bilgisayar tıkırtıları geliyordu. Avukat içeride olmalıydı. Derin bir nefes alıp kararlı bir şekilde kapıyı vurmadan ardına kadar açtım.Başını kaldırıp beni gördüğünde yüzü ışıldadı, gülümseyiverdi. Bense tüm öfkemi onun yakışıklı suratına boşaltmaya kararlıydım. Zarfı masanın üstüne fırlatıp attım, iki elimi masaya dayayıp,-“Avukat bey, siz kim oluyorsunuz? Beni ne zannediyorsunuz?…” diye başladığımda hızla yerinden kalkıp masanın önüne, yanıma geldi. Gri takım elbisesi, mavi ipek kravatı çok yakışmıştı üzerine, gözlerinin derin mavisini iyice meydana çıkarmıştı.Bense konuşmama başlarken masaya eğik olarak konuşurken, yanıma geldiğinde yüzünü görebilmek için başımı yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım. Sözümü bitirmeden bir anda sımsıkı sarıldı bana… Neye uğradığımı anlayamadan hala konuşmaya devam ederken dudaklarımı dudaklarıyla örttü, öpmeye başladı.Kollarının arasında çırpındım, kurtulmaya, dudaklarımı dudaklarından kurtarmaya çalıştım ama ne mümkün… Ahtapot gibi sarılmıştı güçlü kollarıyla… Bense o kolların arasında tuzağa yakalanmış serçe kuşu gibi kalmıştım. Çırpınmalarım fayda etmiyordu. Nefessiz kaldım. Başım dönmeye, kulaklarım uğuldamaya başladı. Çırpınmalarım azaldı. Göğüslerim göğsünde eziliyor, belimi saran kolu beni kendine sımsıkı yapıştırmış, uzun sarı saçlarımı kavrayan eli dudaklarımı kaçırmama fırsat vermiyordu.Soluk alamaz hale gelince bir an bıraktı. Nefes nefese kalmıştım, göğsüm körük gibi inip kalkıyordu. Neye uğradığımı, ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırmış, dağılmış vaziyetteydim. O ise neye niyetlendiyse onu bitirmeye kararlı bir vaziyetteydi. Masanın üstünde ne varsa elinin tersiyle savurup yere attı, yer boşalttı. Sonra da pençeleriyle belimden tutup masaya oturttu beni… Bacaklarımı aralayıp arasına girdi. Bir şeyler söylemek için ağzımı açtığımda yine dudaklarımı kapattı hırsla… Yine dudaklarımı somurdu. Artık gücüm tükenmişti. Öyle çabuk teslim olmuştum ki… Öfkenin yerini tutku almaya başlamıştı. Kasıklarımda o bildik yangın ateşinin parladığını duyumsuyordum. Hafif arkaya eğmişti beni, kollarının arasında hapistim. Pantolonun önündeki kabarıklığı kasıklarıma dayanmış, ezip duruyordu.Öpmeyi kesmeden bir eli aramıza girdi. Gömleğimin üstünden göğsümü okşadı, avuçladı. İnledim. Sonra da yavaş yavaş düğmelerini açmaya başladı. Ateş gibi yanan elinin temasını sütyenimin etrafında, göğüslerimde hissettim. Düğmeler tamamen açıldığındaysa gömleğin iki yakasını tutup çıkardı, fırlatıp attı.Mücadeleyi bırakmıştım artık… Öpüşlerine karşılık vermeye başlamıştım. Vahşice birbirimizi yiyorduk kemer escort
adeta… Bedenimde dolaşan eller sırtımda gezindi, sütyenimin kopçalarını açtı. Az sonra sütyen de gömleğin akibetine uğradı, fırlatılıp atıldı. Dudaklarını benden kurtarıp omuzlarımdan tuttu, kendinden uzaklaştırdı. Nefes nefeseydik. Bir adım geri attı, mavi gözlerinden ateşler çıkararak çıplak memelerime baktı. Zevkle ürperdim şehvetli bakışlarının altında… 22 yaşındaydım, dimdik duruyordu iri memelerim… Uçları kabarmıştı.– “Ohh…” diye soludu. “Kahretsin Gül… Öyle güzelsin ki… Dünden beri aklımdan çıkmıyorsun hiç…”– “Sen de benim…” diye itiraf ettim. “Gece düşlerime girdin…”  Gülümsedi, gözleri hala memelerimde, yüzümde dolaşıp duruyordu.– “Sahi mi? Ne yaptım peki düşlerinde?” Kıkırdadım,– “Söyleyemem… Ayıp şeyler işte…” dedim. Eğildi, dudaklarını sağ meme ucuma dokundurdu, inleyip kıvrandım, “Ohhh…”– “Hadi söyle, bu güzel, harika göğüslerini öptüm mü böyle?” Sol mememe geçti, bir yandan elleriyle ikisini birden okşuyordu.– “Ohhh… Evet… Evet… Öptün… Memelerimi öptün… Uçlarını emdin… Öpüp yalamadığın yerim kalmadı…”– “Böyle mi öptüm? Böyle mi?” diye diye bir birini öpüyordu, bir diğerini… Elimi saçlarına götürüp parmaklarımı gür siyah saçların arasında dolaştırdım. Dilinin verdiği haz yetersiz kalmaya başlamıştı. Saçlarından tutup kendime çektim, başını göğsüme bastırdım. O da ağzını kocaman açıp alabildiğince ağzına aldı mememi… Hırpalayarak emiyor, dilinin ıslaklığıyla ağzının içinde meme ucumu okşuyordu. Sürekli inliyordum o emdikçe, yaladıkça… Birini bırakıp diğerine geçiyordu.Bir eliyle de ten rengi parlak külotlu çorabımın üstünden bacaklarımı okşuyordu. Okşayarak, sıkarak ilerleyen eli eteğimin altına girdi. Zaten kısacık olan yırtmaçlı eteğim masanın üstünde ikiye ayrılan bacaklarım yüzünden iyice sıyrılmış kasıklarıma gelmişti. Gözlerim kapalı, keşke külotlu çorap giymeseydim diye komik bir düşünce geçti bir an aklımdan…Gerçekten komikti, çünkü sabırsız parmaklarını külotlu çorabın ağına geçirdiği gibi bir anda yırttı, koca bir yırtık oluşturdu bacak aramda… Parmaklarını kasıklarımda, çıplak tenimde hissedince inledim. Boğuklaşan sesiyle,– “Başka neler yaptım Gül? Buraları öptüm mü? Öpmüş olmam lazım… Hiçbir zaman burayı öpmeden bir kadını bırakmam çünkü… ” dedi. Bunu söylerken eliyle amımı avuçlamıştı. Yine arzuyla kıvrandım.– “Ahhh… Evett… Oramı da öptün…”– “Anlat bana Gül… Oramı deme, adını söyle… Nerelerini öptüm?” Önümde diz çökmüş, bacaklarımı ikiye ayırmış, minik külodumun ağını yana çekmişti. Şehvetle bakıyordu kadınlığıma… Öyle yakından bakıyordu ki nefesinin sıcaklığını hissediyordum. İstekle kıvranırken onun istediğini yaptım,– “Amımı… Amımı öptün… Ohhh… Ama rüyaydı o… Düştü… Hadi şimdi gerçekten öp amımı… Yala… Çok özledim… Öyle özledim ki… Bilemezsin Kenan… Hadi…”– “Öyle güzel, öyle ıslak görünüyor ki… Altı aydır kocan yok öyle mi? Altı aydır kimse dokunmadı mı buraya Gül? Sevişmedin mi hiç?”– “Hayır… Asla… Orospu değilim ben… Kimseyle sevişmedim. Dokunan olmadı bana… Direndim hep… Sen… Sen başkasın… Hadi… Dokun artık… Öp… Yalvartma beni…”Öptü… Dudaklarını amımın dudaklarına değdirdiğinde titredim. Dilini dolaştırdığında kasıldım.– “Ohhh… Evet, çok özlemiştim bu zevki… Yala… Dilini dolaştır her yerimde… Amımda… Ahhh… Evett…”Parmaklarım saçlarının arasında kendime çekiyor, istemsizce inliyor, mırıldanıyordum o amımı yaladıkça… Öyle özlemiştim ki… Fazla uzun sürmedi. Başı bacaklarımın arasında bulutlara yükseldim. Gözlerim karardı. Kendimi geriye, masanın üzerine bıraktım. Bacaklarım kasılıp duruyor, adamın başını kıstırıyordum bacak aramda… Sırtımda masanın soğukluğu, amımda dilinin sıcaklığı, içimde kaynayan volkanla dakikalarca kasıldım. Avukat da parlayan gözlerle beni, orgazmımı izledi sabırla…Bittiğinde doğruldu, ayağa kalktı. Hala takım elbisesi ve hafif gevşeyen kravatıyla duruyordu. Benim aldığım zevkle hala kasılan, sımsıkı bitiştirdiğim bacaklarımı zorla araladı. Arasına girdi. Pantolonun fermuar sesini duyduğumda yarı doğruldum masanın üzerinde… Arzuyla kısılmış gözlerimle dışarıya çıkan canavara baktım. İki metrelik boyuna yakışır bir alet duruyordu elinde… Uzun… Kalın… Damarlı… Özlediğim… Hayalini kurduğum şey hemen önümdeydi…Elimi uzattım. Ateşe değmiş gibi oldu parmaklarım, sımsıcaktı, elimi geri çektim hemen… Elimi tutup aletine götürdü zorla… Avucumda sıcaklığını hissettim yine… Parmaklarımı kapattırdı. Alet tüm sıcaklığıyla elimdeydi şimdi… Okşadım. Kısık gözlerim açılmış, merakla her detayına bakıyordum erkekliğinin… Kocaman bir şapkası vardı. Ucundaki delikte bir damla belirmişti, yalanılası görünüyordu. Kuruyan dudaklarımı ıslattım dilimle…– “Sen de beni öpmek ister misin aşkım?” diye fısıldadı. “Sikimi öper misin? Yalar mısın?”Konuşamayacak durumdaydım. Heyecanla başımı salladım. Eğildi, sımsıkı sarılıp kendine çekti, masadan kaldırdı beni… Boynuna sarıldım. Zevk sularımdan ıslanmış dudaklarıyla dudaklarımı öptü. Ben de onu… Öpüştük… Belden yukarım çıplaktı. Tenimde takım elbisesinin kayganlığını hissediyordum. Göğüslerim ceketinde eziliyordu. Ayaklarım yere değmiyordu öpüşürken… Ağaca tırmanmış koala gibiydim. Bacak aramda, yırttığı külotlu çorabın ağında pantolonun önünden çıkmış, taş gibi erkekliğinin temasını, buyurgan sertliğini duyunca titredim. Bacaklarımı aralayıp apış arama aldım o sertliği… İkimiz de inledik zevkle… Yine zevkten başım dönmeye başlamıştı.Sonunda dudaklarımı öpmeyi bıraktı. Gözlerimiz kenetlendi. Kollarının baskısını hafifletti. Ben de boynundaki kollarımı çözdüm. Yavaşça aşağıya bıraktı beni… Çıplak göğüslerim, kabarmış uçları takım elbisesinin ceketine sürtünerek aşağıya konyaaltı escort
indim. Ayaklarım yere bastı, ben durmayıp alçaldım, önünde diz çöktüm. Az önce kasıklarıma bastıran koca siki gözlerimin önündeydi şimdi… Saçlarımdan tutup başımı yaklaştırdı. Haşmetli aletinin başına saygıyla bir öpücük kondurdum önce… Çekildim. Bir daha öptüm. Bir daha… Dudaklarımın temasına dilimi kattım. Şapkanın kenarlarında, damarlı gövdesinde dolaştırdım dilimi… Islattım her yerini…Ağzımı kocaman aralayıp dudaklarımın arasına almaya çalıştım. Biraz zorlansam da başardım. Sanki elimi yumruk yapıp ağzıma sokmuştum. Burnumdan nefes almaya çalıştım. Hafif uzun kıllarla kaplı kasıklarındaki erkek kokusu ciğerlerime doldu. Kokuyu duyunca daha da ateşlendim. Ağzımın içindeki erkekliği somura somura emmeye başladım. Emdim, çıkardım, yaladım, tekrar ağzıma alıp somurdum. Birbuçuk yıllık evliliğim süresince azgın kocamdan öğrendiğim ne numara varsa uyguladım avukata… Alttaki toplarını parmaklarımın arasına alıp okşayınca, parmaklarımı arkaya doğru biraz gezdirince koca adam kıvrandı, iki büklüm oldu. Homurdandı,– “Ahhh… Gül… Gül… Harikasın… Neler de biliyorsun sen böyle… Bırak artık… Böyle boşalmak istemiyorum…”Zorla sikini çıkardı, ağzımdan kurtardı. Koltuk altlarımdan tutup havaya kaldırdı beni… Masaya oturttu tekrar… Ceketini çıkardı attı. Kravatını da… Gömleğinin düğmelerini çözerken ben de telaştan titreyen ellerimle pantolonun kemerine asıldım. Baksır küloduyla beraber aşağıya sıyırdım. Az sonra bacaklarımın arasında çırılçıplaktı erkeğim… Önünde bana hedeflenmiş kalın mızrağıyla aşk tanrısı gibiydi. Geldi, bacaklarımın arasına girdi, sikinin başını benim arzuyla dudakları titreyen amıma sürttürdü. Gözlerim kapandı zevkten… Titredim… Bu koca şeyi örümcek bağlamış amıma nasıl alacaktım bilmiyordum ama erkeğim bir yolunu bulurdu elbet… Kendimi ona, onun tecrübeli ellerine bıraktım. O da gereğini yaptı zaten…Sikinin yumruk gibi başını am dudaklarımın arasında dolaştırdı bir süre… Gövdesi boyunca gidip geldi. Kabarıp sertleşmiş klitorisime sürtünüp durdu damarlı siki… Beni zevkten kıvrandırdı. Zevkten delirtti.– “Hadi artık, dayanamıyorum… Ne yapacaksan yap… İçime gir… Lütfen…” diye yalvardım umutsuzca… Gerçekten dayanamaz hale gelmiştim. İçimden sular akıyordu. Bir an önce içime girmesini, kalınlığıyla doldurmasını istiyordum. Sonunda benimle oynamayı bıraktı erkeğim… Başıyla girişimi zorladı. Bastırdı. Külotlu çorabın izin verdiğince bacaklarımı açtım, sonuna kadar… Misafirimi karşıladım. Aylardır hasret kaldığım… Özlemle beklediğim… Zorlaya zorlaya girdi içime… Islak amımda santim santim ilerledi… İlerledi… İçimi doldurdu kalınlığı… Gözlerim zevkle kapandı. Onun haşmetli sikinin içimi dolduruşunu vücudumun her hücresinde hissetmeye çalıştım. Yarıya kadar soktu. İyice zorlanıyordu. Boynuna sarıldım, nefes nefese mırıldandım kulağının içine,– “Dur… Lütfen… Bekle… Birbirlerine alışsınlar… İçim… Amım yırtılacak gibi sanki… Ohhh… İkiye ayırdın beni…”İsteğimi yerine getirdi. Bekledi. Minik kımıldanışlarla yerini korudu. Bir santim geri çekildi, tekrar soktu. Dudaklarım buz gibiydi. Ağzım açık, nefes almaya çalışıyordum. Ateşten dudaklarıyla soğuk dudaklarımı ısıttı. Yaladı, öptü, dilimi okşadı ağzımın içinde… Benim ateşim tekrar yükselmeye başladı. Sikinin ileri geri hareketleri hızlandı, daha çok içeri girmeye çalıştı. Biraz daha… Biraz daha… Derken bir anda kökledi sikini…– “Aahhh…” diye inleyip boynuna kapandım. Dibime kadar girmişti amıma… Kasıklarımız birbirine yapıştı. Kulak memelerimi, boynumu öptü,– “Özür dilerim, dayanamadım. Öyle dar ki amın… Ohhhh… Dayanamadım…” diye fısıldadı.– “Mmmm… Aldırma sen bana… Devam et… Ohhh… Öyle uzun zaman oldu ki… Daralmış işte amım… Amım örümcek bağlamış… Senin sikin de… Öyle büyük ki… Öyle güzel ki… Devam et… Çok güzel… İçimi doldurdu… Oohhhh… Başı yumruk gibi amımın içinde… Hissediyorum… Bütün duvarlarımda… Sürtünüyor… Zevk veriyor… Ooohhh… Zevkten ölmek üzereyim… Başım dönüyor… Geliyorumm…”Bacaklarımı beline doladım. Kasılıyordum devamlı… Orgazmın zirvelerinde uçuyordum. Kenan’ın umurunda değildi. Sikini sokup çıkarmaya, pompalamaya devam ediyordu beni… Boşalmam bittiğinde kaldırdı beni masadan… İçimden çıkmadan, ayakta koca sikini amıma sokmaya, kalçalarımı pençeleriyle mengene gibi tutup sikinin üstünde indirip kaldırmaya başladı. Kazığa oturtuyordu sanki beni…Tamamen indirdi sonra… Sikini amımdan çıkardı. Nefes nefeseydim. Nazikçe döndürdü, masaya çevirdi. Omuzlarımdan tutup çıplak göğüslerim masaya yapışana kadar bastırdı. Arkama, kalçalarıma bastırıp duran erkekliği çıldırtıyordu beni… Sonra eteğimi kaldırıp külotlu çorabımın yırtık ağıyla külodumun ağı arasında yönünü buldu o erkekliği… Ateşten başını arkamdan amıma dayadı. İçinden sular fışkıran amıma bir hamlede soktu.“Aaahhh..” diye bir çığlık kopardım. “Sikin… Sikin canımı yaktı… Acıttın…” diye inledim.Cevap bile vermedi hain… Mızrağını sonuna kadar sapladı daracık amcığıma… Gidip gelmeye başladı… Üzerime eğilmiş, sırtımı öpüyor, alttan memelerimi mıncıklıyordu gidip gelirken…“Uhhh… Böyle rahat değilim…” diye homurdandı kulağıma…Sikini çıkarıp geri çekildi. Eteğimin altından ellerini soktu, külotlu çorabı tutup bir hamlede sıyırdı altımdan… Dizlerime kadar indirdi. Tanga külodumu da koparıp aldı. Belimdeki eteğim ve dizlerime inen külotlu çorabımla silahına açık bir hedef haline gelmiştim şimdi… Bir an arkamda eğildi, başını kalçalarımın arasına gömdü. Islak dilini minik deliğimde hissedince bir zevk çığlığı kopardım. Bir iki dil atıp tekrar kalktı, sikini tekrar amıma dayadı, tekrar soktu içime…Amımda gidip geliyordu şimdi… Böyle daha rahattı… Kalçalarıma vurup duruyordu kasıkları… İki eliyle belimden, eteğimden tuta tuta, amımı yara yara sokup çıkarıyordu sikini amıma… Hızlandı… Hızlandı… Boşalmak üzereydi. Ben de yükseliyordum yine… Yine orgazm olmaya başladım. Bitmek bilmedi kasılmalarım… Neden sonra birden aklıma korunmasız girdiği geldi. O da sona yaklaşmıştı artık… Telaşla seslendim,– “İçime değil… Hayır… Korunmuyorum…” diyebildim.Gitti geldi, gitti geldi… Sonunda tam siki iyice kalınlaşıp darbeleri canımı yakmaya başlamıştı ki, aniden çıktı amımdan… Ayı gibi homurdanarak boşalmaya başladı. Belimde, sırtımda döllerinin sıcaklığını hissettim. Yağmur gibi yağdırıyordu üstüme…Biraz sakinleşince doğruldum, ona döndüm… Ayakta duruyordu, amımdan çıkan siki pırıl pırıl parlıyordu, ucunda, şapkasında dölleri duruyordu. Hala ucundaki delikten spermlerinin aktığını gördüm. Diz çöktüm önünde… Başını ağzıma alıp son damlaları da ben emdim, yuttum. Dilimle aletinin şapkasının kenarlarında duranları sıyırıp aldım. İnleyerek saçlarımı okşadı ben sikiyle ilgilenirken…İşim bitince kalktım. Yüzyüze durduk. Sarıldı, dudaklarımdan öptü. Sırtımdaki spermlere değmişti parmakları… Masaya uzanıp kağıt mendil çıkardı kutusundan, güzelce sildi sırtımı… Eğilip yerden gömleğimi ve sütyenimi aldı, bana uzattı giyinmem için… Yırtık külodumuysa alıp dudaklarına götürdü, öpüp yerden aldığı ceketinin iç cebine soktu.İkimiz de giyindik. Konuşmuyorduk hiç… Çantamı alıp minik aynada makyajımı kontrol ettim, rujumu tazeledim, saçlarımı düzelttim. Dudaklarım berelenmiş, şişmişti öpüşlerinden… Ne hissedeceğimi bilemiyordum. Buraya öfkeyle, onu terslemek için, orospu olmadığımı, beni parayla satın alamayacağını söylemek için gelmiştim. Oysa tam tersi olmuştu. Azgın bir orospu gibi, ufak bir direnmeyle kendimi onun kollarına teslim etmiştim. Bana sahip olmuştu. Hem de defalarca… Orgazm manyağı yapmıştı beni… Yorgunluktan dizlerim titriyordu.Ama evli bir kadındım ben… Kocasının tek başına bıraktığı bir kadın da olsam, evliydim. Namusumu korumam gerekirken bir orospu gibi davranmıştım. Evde hasta yatağında beni bekleyen annesi, o  yaşlı kadın geldi gözümün önüne… Kocamdan önce onun karşısında suçluluk duyacaktım.Avukat masanın köşesine oturmuş beni izliyordu. Başımı kaldırıp baktım, bana yönelttiği mavi gözlerindeki sevecen ışıltıyı gördüm. Aklımı okumuştu sanki… Ellerimden tutup kendine çekti, sarıldı.– “Kendini suçlu hissediyorsun, biliyorum…” dedi. “Yapma… İkimiz de istedik bunu…” Sevgiyle, yavaşça dudaklarımı öptü. Kollarının arasına minik bir kedi gibi sokuldum. Gözlerimden yaş akmaya başladı,– “Kenan… Ben… Evli bir kadınım… Kocam…” dedim, dudaklarıma parmaklarını bastırıp susturdu.– “Senin evliliğin, kocan kumar masasına oturduğunda bitti zaten Gül…” dedi. “Seni kötü durumlara düşürdüğünde bitti. Artık ona bir şey borçlu değilsin. Bitti her şey… Sen bana bırak… Artık kimse üzemeyecek seni… Bundan sonra ben varım… Hadi, ağlama artık…“Yanaklarımdan akan yaşları dudaklarıyla içti. Kollarında sakinleştim. Geç olmuştu… Makyajımı tazeledim. Bürodan çıktık. Birbirimize sarılarak dışarıya çıktığımızda içimden mutluluk fışkırıyordu. Yeni bir hayat beni bekliyordu. Avukatımla beni… Mobil Porno Hikayeleri    İcraya Vermesin Diye Avukata Verdim,seks hikayeleri,sex hikayeleri,sikiş hikayeleri,porn hikaye,porno hikaye,+18 hikaye,+18 hikayeler,seksi hikayeler
Canli sikiş sohbeti yapmak için beni araya bilirsiniz. 00 353 515 737 08